Damla uyurken hep onu seyredip, bu küçücük bedeni ameliyathaneye nasıl teslim edeceğimi, onun içeride neler yaşayacağını, ameliyattan çıkıp uyanınca yoğun bakımda bizi göremeyip ne yapacağını, acı çekip çekmeyeceğini düşünüp çıldırma noktasına gelip hıçkırıklara boğuldum hep.şimdi bunları yazarken bile gözyaşlarıma mani olamıyorum...her neyse...27.10.2007 günü Damla'nın anjiyosu(detay yazmıyorum bizim için ilk zorlu deneyimdi sonrası daha da zor) yapılan Çamlıca Medicana hastanesine 30.10.2007 günü yatmak üzere gittik.işlemlerimiz yapıldı..odamıza yerleştik..tetkikler için Damla'nın kanı alındı.o ağladıkça ben öldüm öldüm dirildim.çünkü kanı damla damla geliyordu ve 4-5 tüp alınması lazımdı.o işlemlerde bitti.Damla ilk günden hastanenin maskotu oldu.ortalarda dolaşıp durdu.o gece hiç uyumadım.oturup kuzucuğumun uyumasını seyrettim.hiç sabah olmasın istedim.gece boyunca nöbetçi hemşire geldi rutin olarak.tansiyon, satürasyon(kandaki oksijen seviyesi) ölçümü için falan.o sabah Damla çok geç uyandı odaya o kadar girilip çıkıldığı ses olduğu halde.sanki ameliyata gideceğini anlamıştı bebeğim.ameliyat saatimiz 15.30 du ve 4-5 saat öncesinden yiyecek alımını kesmemiz gerekiyordu.neyse saatler geçti.Damla bulunduğumuz katın koridorunda gezerlerken babasının omuzunda uyudu.1 saat falan geçmişti ki hemşire hocamız Prof.Dr.Mehmet Salih BİLAL'in geldiğini ve Damla'yı ameliyata hazırlamaları gerektiğini söyledi.kalbim güm güm çarpıyor.işte o an geldi.kabusumuz geldi.Damla birşeyler olduğunu anladığı için çığlık çığlığa.elbiseleri çıkarıldı.ameliyat elbisesi gibi birşeye sarıldı.iğne yapıldı.yavrum hıçkıra hıçkıra ağlıyor.ben mahvoldum.babamız(eşim) Suat mahvoldu.anneanne mahvoldu.sonra kucağıma verdiler kuzumu.beraber ineceğiz ameliyathane kapısına kadar.ben ağlamamaya çalışsam da ne mümkün.asansöre bindik.Damla sakinleşti.gözleri kaymaya başladı.başı omuzuma düştü.kendinden geçti iğnenin etkisiyle yavrum.ben perişanım onu öptüm öptüm kokladım.asansörden indik ameliyathanenin kapısında hemşire hanım verin bana dedi.bir daha öpüp kokladım ve kızıma iyi bakın diye teslim ettim hıçkırıklarla.yavrum artık önce Allah'ıma sonra onlara emanetti.artık geçmek bilmeyecek saatler bizi bekliyordu.önce odamıza çıktık.oyuncaklarını elbiselerini koklayıp koklayıp içime çektim.Suat'la birlikte ağladık ağladık.dualar ettik.ameliyathane katına indik.orada beklemeye başladık.çok zor saatlerdi bunlar.kelimelerle anlatmak çok zor.neyse saatler geçti zor da olsa.ameliyatın bittiği haberi geldi.sevindik.Allah'ıma şükürler olsun ameliyat bitmişti.yoğun bakıma alınmıştı.o gece eşim Suat gördü Damla'mızı.gördü geldi gözler ıslak.konuşmadı benimle konuşamadı.ben ertesi gün görebildim öğleden sonra aldılar beni içeriye.gördüm kızımı.............vücudunda bir sürü kablo vardı..............beni görünce kalp atışları hızlandı ses çıkarmaya çalıştı ama maalesef...boğuk hırıltılar çıktı boğazından...........bana doğru yeltenir gibi oldu ama maalesef..........gelemedi annesine.....bense ona sadce onu çoooooooooook sevdiğimi söyledim ağlayarak ama hemşireler ağlamamam için ikaz ettiler..........haklılardı onu daha fazla üzecektim böylece.....güçlü olmam lazımdı...ona dokunamadım bile.....gözüm arkada kalarak çıktım.....ve dışarda hıçkıra hıçkıra ağladım...kimseyle konuşmadım saatlerce sessizce oturdum...gözümün önünden gitmiyordu kuzumun hali....sonrasında telefonla bilgi almaya başladık Damla'mın durumuyla ilgili.beni tekrar içeriye alsınlar diye sabırsızlıkla beklemeye başladım.ve nitekim çağırdılar emzirmem için.kızıma tekrar kavuştu....acısı vardı ....yediğini (çorba) içtiğini çıkarıyordu normal olarak...boğazında balgam vardı ve yavrumu çok rahatsız ediyordu...ve tabi ki kablolar...verilen ilaçlar...monitörler...monitörlerin sesleri...benim orda olmam kızımı rahatlatıyordu...nasıl rahatlamasın ki...ayıldığında biz yanında değildik...yabancılar vardı...biz onu bırakıp gitmişmiydik acaba öyle mi düşünmüştü...ama değil işte ben burdayım...yanındayım anneciğim....artık ben de yoğun bakımda kızımın yanındaydım...o uyuyunca ara ara dışarı çıkıp ihtiyaçlarımı giderdim...Damla uyanınca hemşire ablaları beni çağırıyorlardı...ara ara babamızı da içeri aldılar...şunu belirtmek istiyorum ki..yoğun bakım personelinin işi çok zor ve işlerini öyle dikkatli ve titizlikle yapıyorlar ki onların hakkı gerçekten ödenmez...Allah onlardan razı olsun... damla yoğun bakımda 5 gün kaldı.odamıza çıkmamız bir bayram havasında oldu...artık biraz daha rahatlamıştık...odada hiçdeğilse damla'yı oyalayacak bir şey yani televizyon vardı.herşeyden önemlisi biz vardık...gelen giden ziyaretçilerimizi pek odaya almamaya gayret ettik.çünkü sakıncalıydı..oda zaten sürekli temizleniyordu...bütün hastane personeli çok ilgili ve çok samimilerdi.sık sık Damla'yı görmeye geldiler odamıza...ilaçları,buharı,ventolini,tansiyon ölçümü,satürasyon ölçümü,pansumanları hiç aksamadı.ama Damla'ya (ve dolayısıyla bize) artık işkence gibi geliyordu tüm bunlar.çünkü 2-3 saate bir odaya hemşire ablaları geliyordu ve Damla artık beyaz önlük görünce yüzünü buruşturup ağlamaya başlıyordu...ama bunlar yapılması gereken şeylerdi maalesef.günler günleri kovaladı ve hocamız Mehmet Salih BİLAL nihayet 08.11.2007 günü taburcu olabileceğimizi söyledi ve dünyalar bizim oldu.o gün eşyalarımızı topladık, işlemlerimizi tamamladık ve hastanenin o çok çalışkan ve güleryüzlü personeliyle vedalaşıp hastaneden ayrıldık...Prof.Dr.Mehmet Salih BİLAL gibi bir hocanın Damla'mızın ameliyatını yapması bizim için büyük bir şanstı.O işinde 1 numara olmuş bir duayen....keza diğer ameliyat ekibinin de herbiri kendi işlerinde ayrı değerler...ve tabi yoğun bakım ve kat personeli...hepiniz muhteşemdiniz...Allah hepinizden razı olsun....